top of page
  • Instagram
  • YouTube
  • Twitter

ÜMİT DOLU SON NEFES

         Hepimizin kaygıları var hayatta. Yaşamak istedikleri, yaşamamak istedikleri…
Yaşayamama ihtimalleri. Tüketim çağı diye boşuna demiyoruz ya. Tüketiyoruz; hayatları
tüketiyoruz, kendimizi tüketiyoruz. Var olmak adına çabalanıp endişeye düştüğümüz her
dakika yok oluyoruz. Bazen gözümüzün önünde duran şeyleri bile arıyoruz. “Ben
buradayım!” diye bağıran kendimizi bile. Beklentilerimizi kaygılarımızla yoğurup asıl
isteklerimizden uzaklaşıyoruz. İşte bu noktada kendi bağırışıma kulak vermeme sebep olan
biriyle tanıştım yakın bir zamanda; Kaan İnce. Kendinden uzaklaşmamış, isteklerini çok iyi
bilmiş Kaan İnce. Bu yüzden hayattan uzaklaşmayı tercih etmiş, kendini tamamlayarak. 1970
yılında doğdu Kaan, 1986 yılında yeşermeye başlayacak şiir tohumlarıyla beraber.
Üniversiteye hazırlanırken Türkçe öğretmeni sayesinde içinde hali hazırda bulunan edebiyat
tohumlarını sulamayı başladı. Kim bilebilirdi ki o tohumların dilek ağacına dönüşeceğini. Ve
yapraklarında tek bir dilek: Kitabının yayımlanması. Ve Kaan huzurla ilişecekti o görkemli
ağacın köküne; gerçekleşen dileği dünyada, kendisi ağacın toprağında kalacaktı.


“usulca giderim güneş gibi batı yakasından bu kentin, zaman kıskacı altı köşeli”- KA N, İzlek
Yayınları


         Kitabını bastırmak için İstanbul’a gelmişti İnce, içindeki durmadan büyüyen ağacı
durduramıyordu. Ümit Oteli’ne gelmişti Kaan. Bir haber bekliyordu, özgürlüğüne ve içindeki
ağacın dibini son kez sulamasına kalan zaman bir haber uzaklıktaydı. Gelmişti beklenen
haber, yayımlanıyordu Kaan’ın kitabı. O hissettiği huzura benzer bir huzur daha önce
hissettim mi diye soruyorum kendime. Yanıtım kesin, hissetmiş olamam. İçindeki ağacın son nefesinin bütün nefeslere nazaran daha kuvvetli ve hayat dolu olduğunu sadece tahmin edebilirim. Ölümün hayat dolu yanını…

 

          Kaan tek isteğine ulaşmıştı, yayımlanıyordu yazısı. Onu bu hayata bağlayan bir şey yoktu
artık. Ümit Oteli sessiz duvarlarla izliyordu onu. Bir yaprak kadar hafif şekilde bıraktı adağı
kendini İnce. İsteğinin olduğu yapraklar havada süzülürken, ağaç kökleri ile yerde nefessiz
yatıyordu.


“Yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı geceyle, savrulurdum. Gözyaşı kokusuyla
dolu bir kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz mavisi duman, sessizliğim. Aktım
ölü denizkızıyla gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüzgar oldu, postamız güvercin.”
-Gizdüşüm


          Kaan İnce’yle tanışınca düşündüm hayatımı, Kaan istediği için kitabını yayımlamak
istemişti. Kaan, içerisinde olanları saklamamak için yazmayı istemişti. Kaç kişiye ulaşacak,
kaç kişi beğenecek diye değil. O, kurumuş kökleri ile yerde cansız yatıyorken bir yerde onun
kitabı yayımlanıyordu ya, hayatın ücra bir yerinde de olsa -toz tutmuş bir kütüphanede, hiç
açılmayan bir koltuğun altında- var olacaktı. İşte önemli olan nokta buydu. Kaan İnce, var
olmak istemişti; kaç kişinin hayatında var olacağının önemi yoktu.


“donan soluğumu göğe yapıştırdım da gece maviyi rehin bıraktı okyanusa
çamurla oynayan birileri leke kalıyor uykumda göğsümde kalabalık geçişler
mezarımda tabutlar taşınıyor
kalbim beşik
acemi ateşlerin ihbarlı yatağı

ıssız bir ada”

ZEHRANUR DEMİRSAN

"Genç Sanatçıların Yükselen Sesi"

Online Kültür Sanat Bilim Edebiyat Dergisi

 “Bir yazarımız, bir ressamımız, bir şairimiz de siz olun istemez misiniz?

Eserlerinizi gönderin, yayınlayalım. Sayılarımıza siz de katılın!” 

gencfikirivriz@gmail.com

  • Instagram
  • Twitter
  • YouTube
  • Facebook Sosyal Simge

*Sitemizde yayınlanan tüm eserlerin telif hakları ve yasal sorumluluğu eserlerin sahiplerine aittir. 

Eserlerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden yayınlanması, kopyalanması ya da herhangi bir yolla çoğaltılması yasaktır.

bottom of page