top of page
  • Instagram
  • YouTube
  • Twitter

                                                    YAVUZ'UN HAYATI

 

Gazetede sayfa bir; Bir cami avlusuna bırakılan çocuk… Ne acımasızca değil mi? Hangi anne yavrusunu bırakıp gider ki? Eminim birçoğunuz ilk bunları düşünür, böylesine iç karartıcı durumlarda. Oysa kim bilir ne acısı vardı da bıraktı; belki de gerçekten acımasızdı, neyse… Yetimhane müdürü ismini koydu: “Yavuz, umarım adı gibi kendi de yavuz olur”        
 Aradan 7 yıl geçti, Yavuz 7 yaşında genç bir delikanlı olmuştu, ilkokula başlayacaktı. Delikanlı dedim de eminim birçoğunuz "7 yaşında genç delikanlı mı olur…” diye söylenmiştir. Oysaki hepimiz ilkokula başlarken kendimizi kocaman hissetmiyor muyduk? "Ben okula gidiyorum artık çok büyüdüm” falanlar filanlar…                                         Yavuz ilkokulu bitirip ortaokula başlamıştı, civar mahalleden bir okulda okuyordu ortaokulu. Yavuz büyük soru işaretleri ile yapayalnız kalmış bir şekilde küçük bedenindeki büyük kalbiyle dimdik duruyordu. Ailenin verdiği sıcaklıktan mahrumdu hep. Kim istemez ki ailesi olsun; dağ gibi bir baba, yufka yürekli anne, değil mi?                                         

 

Okulda usluydu. Bu çok dikkat çekmiş olacak ki, bu yaştan sonra evlatlık edinilecekti. Çok güzel bir haber, ama kime göre neye göre? Sonunda istediği olacaktı. Belki yıllardır aradığı şey buradaydı. Ama kalbinden bir yer, bu yetimhaneye kilitliydi sanki. Şimdi diyeceksiniz ki fırsat ayağına gelmiş koş oraya, ama kolay değil. Yılları burada, çocukluğu burada geçmişti. On bir – on iki yaşında bir çocuğun çocukluğu ne ki değil mi, öyle değil maalesef… Yürümeyi, koşmayı, yemeyi içmeyi, eğlenmeyi, hatta tuvalete gitmeyi, oynamayı, küfretmeyi öğrendi orada kardeş belledikleriyle. Ama aynı zamanda anneye küfredilmeyeceğini öğrendi orada, anlayacağınız hayatının temeli oradaydı.       
Ama daha iyi bir yaşantı için gitti, gitmeliydi de zaten. Çok iyi insanlardı, en azından o öyle düşünüyordu. Her şey çok güzeldi burada. İlk defa gece yalnız yatacaktı, ilk defa aileyle yemek yiyecekti, daha doğrusu ilk defa bir eve gidiyordu. Ne garip değil mi sizce de? Kiminiz evet der kiminiz sormaz bile bu soruyu kendine, ama devam edelim.                                 

Aradan birkaç ay geçmişti. İyi değildi Yavuz, doktora gittiler çünkü onu çok seviyorlardı, çünkü o, onların çocuğuydu artık, öyle değil mi? Kanser taraması yapıldı. Evet, Yavuz kanserdi. Yavuz’un bu durumu eve kara haber gibi çökmüştü.                                                 

 

Bir hafta sonra odasının kapısı çaldı. Gelen babası ve annesiydi; yani sözde anne baba, ama icraatta yoklar. Gelip bir şeyler konuştular yazmaya bile gerek duymadım ama önemli nokta şuydu; Yavuz tekrar yetimhaneye gidiyordu.     Aradan 1 yıl kadar geçti ve tüm arkadaşları tabutunu omuzlamışlardı. Liseye geçmişti. Henüz filizlenirken gitmişti. Belki de onlar onu geri göndermese atlatacaktı o illeti. Ama hayır, kanser bir çocuğu kim ister ki, öyle değil mi?     

Eminim birçoğunuz yadırgamıştır, ama öyle; empati kurun ve ne kadar kabullenmeseniz de bir çoğunuz böyle. Herkes kendini o kötülerden dışlayacaktır. Herkes en iyisini yaşamak, en iyisini görmek, bilmek ister ama özgürlük her istediğini yapmak değil, istemediğini yapmamaktır. Keşke hayat farklı olsa ama dünya bu; sözde hepimiz iyiyiz ama her günümüzde bir bencillik söz konusu…
 

                                                                        DAVUT ÖZYURT

"Genç Sanatçıların Yükselen Sesi"

Online Kültür Sanat Bilim Edebiyat Dergisi

 “Bir yazarımız, bir ressamımız, bir şairimiz de siz olun istemez misiniz?

Eserlerinizi gönderin, yayınlayalım. Sayılarımıza siz de katılın!” 

gencfikirivriz@gmail.com

  • Instagram
  • Twitter
  • YouTube
  • Facebook Sosyal Simge

*Sitemizde yayınlanan tüm eserlerin telif hakları ve yasal sorumluluğu eserlerin sahiplerine aittir. 

Eserlerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden yayınlanması, kopyalanması ya da herhangi bir yolla çoğaltılması yasaktır.

bottom of page